Su
Peki Hangi Suyu İçmeliyiz !!!
Temiz ve Canlı
Kaliteli suyun en temel şartı biyolojik, kimyasal ve fiziksel yönden temiz olması, yani hastalık yapıcı organizmaları içermemesidir.
Suyun biyolojik olarak da temiz ve saf olması, yani hastalık yapıcı bakteri, virüs gibi patolojik mikroorganizmaları içermemesi çok önemlidir.
Bu özellik diğerlerinden çok daha öncelikli sayılmalıdır, çünkü salgın hastalıklara neden olabilen su, toplu ölümlere kadar varan zararlara yol açabilmektedir. Suyun öncellikle bu zararlı içerikten arındırılması ve temiz su haline dönüştürülmesi gerekmektedir.
Canlı su saf ve temiz olduğu, her şeyden önce insanı hasta eden, salgınlara ve hatta toplu ölümlere neden olan zararlı organizmaları içermediği için sağlıklı olmamızı sağlar. Uzun süre içildiğinde vücuttaki toksinli maddelerin atılmasına ve hücrelerin daha verimli çalışmasına yardımcı olur. Hücreler daha verimli çalıştığı zaman kişi kendini eskiye oranla daha dinamik, enerjik, sağlıklı ve mutlu hissedecektir.
Mineralce Zengin
Kaliteli suyun en önemli unsurlarından biri suyun mineral iceriğidir. Vücudun ihtiyacı olan minerallerin tümünü sudan karşılamak mümkün değildir, ancak suyun belli oranda mineral içermesi çok önemlidir. Vücudun kendi kendine oluşturamadığı maddeler olan mineraller, vitaminlerle birlikte çalışarak vücutta en fazla ihtiyaç duyulan bölgelerin etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunurlar. Dolayısıyla insan vücudu en az vitaminler kadar minerallere de ihtiyaç duymaktadır.
Kan basıncında, kalp ritminde, kas fonksiyonlarında, vücuttaki sıvı dengesinin devamlılığında, üremede oldukça önemli rol oynayan mineraller, kan oluşumunu ve sağlıklı sinir fonksiyonları gelişimini de kontrol ederler. Mineral eksiklikleri özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda oldukça büyük sorunlara neden olabilmektedir.
Organik mineraller su içinde alkali iyonlarına (Ca, Mg gibi) ayrılır ve vücudun alkalinitesini korumak için kan içinde çözünür. Böylece kan akışını kolaylaştırmak için kanın yoğunluğunu düzenler ve kırmızı kan hücresinin elektrik potansiyelini artırarak pıhtılaşma düzeyini ayarlar.
İyon halindeki mineraller besinlerin insan hücreleri tarafından emilmesine ve asidik atıkların vücuttan atılmasına yardımcı olur. Bunlar su içinde çözünerek enzimlerle birleşir ve temel iyonlu mineraller yardımıyla metabolic yoldaki tüm kimyasal reaksiyonları tetikleyebilir. Diğer bir deyişle, vücuda ne kadar vitamin alınırsa alınsın, mineraller olmadan bu vitaminler emilemez.
Minerallerin hücre duvarından geçebilmeleri için suda çözünmüş iyonlar halinde bulunmaları gerekmektedir. Ancak tek moleküller veya iyonize olmuş mineraller hücreye rahatça alınabilir. Sudaki minerallerin miktarı oksijeni (O2) çözme yeteneğini etkiler.
Antioksidan
Antioksidanlar, vücutta dış etkenlere karşı tepki olarak üretilen dengesiz moleküller olan serbest radikallerin, hücrelere verdiği zararı önleyen ya da yavaşlatan maddelerdir. "Serbest radikal temizleyiciler" olarak da bilinirler.
Vücudumuzda sürekli olarak oksidan maddeler oluşmaktadır. Bu oksidan maddelerin kaynağı, çoğunlukla besinlerden enerji üretimi ve tüketimi (metabolizma) sırasındaki kimyasal olaylar, enflamasyon gibi iç kaynaklı ya da hava kirliliği, UV ışınları, sigara içmek gibi dış kaynaklı da olabilir.
Oksidatif stresin vücuttaki etkileri, kalp hastalıkları, kanser, artirit, kalp krizi, solunum sitemi hastalıkları, bağışıklık yetersizliği, amfizem, Parkinson gibi enflamatuar ve iskemik rahatsızlıklarla bağlantılıdır.
Vücudumuzda biriken serbest radikaller, DNA kopyalanması sürecini (yani hücre bölünme sürecinin ilk ve en önemli basamağını) bozabilir. Serbest radikallerin kanser oluşumunu tetiklediğini, üstelik kanser hücreleri ile savaşan bağışıklık sistemi hücrelerimizi güçsüzleştirdiğini gösteren önemli bilimsel veriler bulunmaktadır.
Oksidasyon süreci yağları da etkiler. Okside olmuş yağlar, damar sağlığını bozar. Okside olmuş kolesterolün damar sertliği oluşumunda baş suçlu olduğu artık neredeyse hepimizin bildiği bilimsel bir gerçek haline gelmiştir.
Doğal Olan
Suyun kalitesini belirleyen en önemli şeyler, suyun temiz, canlı, Alkali ve Antioksidan olmasıdır. Fakat burada ki en hayati nokta şudur ki; bu değişimlerin doğal yollar ile yapılmasıdır. Bu yöntemler Alkali Suyun kalitesini ve vücuda fayda seviyesini belirler.
Suyun temiz, canlı, mineralli ve antioksidan olması, suyu son derece sağlıklı ve kaliteli yapar. Bir nevi suyu Ab-ı Hayat suyuna çevirir.
Alkamina Sebill, bu işlemleri tıpkı doğada ki gibi sırasıyla doğal yollar ile yapar.
Alkamina, içinde ki Doğal Minerallerden yapılmış seramik küre aktivatör filtreleri ile, önce çeşme suyunu temizler, sonrasında da suya, Magnezyum, Kalsiyum, Potasyum, Sodyum ve Demir gibi vücudumuz için hayati değeri olan Alkali Mineralleri verir ve aynı zamanda suyu Antioksidan hale çevirir.