Alkali - Antioksidan - İyonize Su Nedir ?


Alkali Su Nedir ?


pH kavramının açılımı "Power of Hydrogen" yani Hidrojenin Gücü'dür. pH; bir sıvının içerisindeki pozitif Hidrojen (H+) iyonları ile negatif Hidroksil (OH-) iyonları miktarıyla ölçülen bir tanımdır.

Özetle pH değeri bir maddenin asit mi yoksa alkalimi olduğunu gösteren bir cetveli ifade eder. Yaşam kaynağı olan suyun pH skalası 1 - 14 arasındadır. Hidrojen (H)+ iyonları Hidroksil(OH-) den daha fazla ise bu su "Asidik Su" diye adlandırılır. Eğer Hidroksil (OH-) iyonları Hidrojen (H+) dan fazla ise bu durumdaki suya ise "Alkali Su" denir. pH 7'de hidrojen ve hidroksil iyon düzeyi eşittir. pH 7'de su nötrdür. Düşük pH'lı sular korozif oldukları ve bu özellikleri ile birtakım metalleri çözebildikleri için içilmemesi gereken sulardır.

Vücudumuz hücresel seviyede yaşar ve ölür. İnsan vücudundaki tüm hücreler hafif alkali yapıdadır, sağlıklı ve hayatta kalabilmek için de bu korunmalıdır. Bununla birlikte, hücresel aktiviteler asit yaratır ve bu asit hücreye enerji ve işlevsellik verir. Her bir alkali hücre solunum görevini yerine getirirken metabolik atık salgılarlar ve hücresel metabolizmanın ürettiği bu atıklar doğal olarak asidiktirler. Buna karşın bu atıklar enerji ve işlevsellik için kullanılır fakat bunların vücutta artışına ve birikmesine izin verilmemelidir.

 

 

 

 

Antreman veya egzersiz sonucu oluşan ve çoğu kez acı veren laktik asit bunun bir örneğidir. Vücut, hücre etrafındaki bu asitleri bir zehir gibi davranmaya başlamadan önce etkisizleştirmek ve vücuttan atmak için büyük bir süre harcar. Aksi durumda bu asitler eninde sonunda hücrelerin çevresel koşullarını değiştireceklerdir. Örneğin; kolesterol, yağ asidi, böbrek taşları v.b katı asit türleridir. Asit kanı koyulaştırır/pıhtılaştırır! İşte bu problem asidik atık birikiminden kaynaklanmaktadır. Bu asidik atık yapılanması kan damarlarımızı tıkar ve kan dolaşımını durdurur. İyi bir kan akışı olmaksızın organlarımız fonksiyonlarını olması gerektiği gibi yerine getiremezler ve iyi beslenemedikleri için yetersiz kalmaya başlarlar.

Kanser hücreleri asidiktirler, bu kanserin alkali bir ortamda gelişemeyeceği anlamına gelmektedir. Besinlerin oksidasyonu nedeniyle oluşan fosforik asit veya sülfirik asit vücudun üstesinden gelebilmesi açısından çok güçlü asitlerdir. Vücut bu durumu kemiklerden kalsiyum alarak dengeler

Fakat bu durumda kemiklerimizdeki kalsiyumu alırsak kendimizi ayakta tutabilmek için ne kullanacağız? İşte bu durum Osteoporoz'a neden olan sorunlardan en büyüğüdür. Küçük moleküler yapısı nedeniyle vücut tarafından diğer sulara göre çok daha hızlı ve daha iyi emilebilen alkali su içtiğinizde daha fazla antioksidan, alkalilik, ve kalsiyum alırsınız.


 

 

 

 

Antioksidan Nedir ?


ORP , Oksidasyon-İndirgeme Potansiyeli (Oxidation-Reduction Potential ) anlamına gelmektedir. Oksidasyon-İndirgeme, iki atom arasındaki elektron değişimi ile ilgilidir. İşlem anında elektron kaybeden atom "oksitlenmiş" olarak anılır. Elektron kazanan atom ise "indirgenmiş" olarak adlandırılır.

Basitçe "oksidasyon = paslanma" dır. Bilimsel olarak, bir maddenin oksijen ile birleşirken bir elektron kaybetmesidir. Bu kimyasal olayın adı oksidasyon, oksijen kaynağı (elektron alan) maddeler ise oksidan'lardır. Oksijen ile temas eden madde ise okside olmuştur (paslanmıştır). Vücudumuzda sürekli olarak oksidan maddeler oluşmaktadır. Bu oksidan maddelerin kaynağı, çoğunlukla besinlerden enerji üretimi ve tüketimi (metabolizma) sırasındaki kimyasal olaylardır.

Fakat, oksidanların kaynağı sadece metabolik olaylar değildir; stres, sigara, güneş ışınları, bedensel ya da ruhsal aşırı yorgunluk, çevre kirliliği, röntgen ışınları vb.ni de oksidasyon nedenleri olarak sayabiliriz. Bu oksidan maddeler (tıp dilinde "serbest radikaller" olarak da adlandırılırlar), hücrelerimizi, dokularımızı ve organlarımızı adeta paslandırırlar.

Normal koşullarda, vücut kendi doğal antioksidan sistemleri (enzimler, vitaminler vb..) ile oksidanları zararsız hale getirir ve kendini korur. Ancak bazen bu koruyucu mekanizma yetersiz kalabilir. Özelliklede zamanımız da yiyeceklerimizin ve içeceklerimizin bir çoğunun oksidan olduğunu düşünürseniz. Vücudumuzda biriken serbest radikaller, DNA kopyalanması sürecini (yani hücre bölünme sürecinin ilk ve en önemli basamağını) bozabilir.

Serbest radikallerin kanser oluşumunu tetiklediğini, üstelik kanser hücreleri ile savaşan bağışıklık sistemi hücrelerimizi güçsüzleştirdiğini gösteren önemli bilimsel veriler bulunmaktadır. Oksidasyon süreci yağları da etkiler. Okside olmuş yağlar, damar sağlığını bozar. Okside olmuş kolesterolün damar sertliği oluşumunda baş suçlu olduğu artık neredeyse hepimizin bildiği bilimsel bir gerçek haline gelmiştir. Oksidasyon süreçleri ile yaşlanma arasında yakın bir ilişki olduğuda bilimsel makalelerde çokca yer almaktadır. Oksidasyon, yaşlanma sürecinin tek sorumlusu değilse bile önemli bir parçasıdır.


 

 

İyonize Su


Elektrik yüklü atom ya da moleküle iyon denir. Elektrik yüklü olmak, elektron ve proton sayılarının eşit olmamasıdır. İyonlar genellikle çözelti şeklinde karşımıza çıkar.

Bir atom ya da molekülde elektron sayısı proton sayısından daha fazla ise kendisi (-)eksi yüklü anyon, elektron sayısı proton sayısından daha az ise kendisi (+) yüklü katyon adını alır. Görüleceği üzere iyonlar elektriksel çekim kuvvetleri etkisiyle hareket ederler. Hareket yeteneği iyonların yaşamsal bir özelliğidir.

Vücudumuzdaki tüm biyokimyasal aktiviteler iyonların taşıdığı elektrik yükleri nedeniyle doğan enerji hareketleridir. Beynimizin hormonları iyonize hareketlerde bulunur. Sinir hücrelerimiz arasındaki elektriksel bilgi iyonlar ile iletilir. Kas hücrelerimiz elektriksel komutları iyonlar üzerinden alırlar.

Suda bulunan alkali mineraller yüksek derecede elektron bağışlama eğilimindedirler. Yani su doğal alkali mineralli bir su ise zaten doğal olarak da suyunuz iyonize olmuş olacaktır. Ve sudaki minerallerin tamamını vücudunuz kullanabilecktir. Suya dışarıdan atılan mineral tabletleri su da tam iyonize olamadıkları (kolloidal) halde kaldıkları için vücudunuz bunun çok az bir kısmını kullanabilir. Burda ki en önemli nokta suyun doğal yollar ile iyonize olmasıdır. Suya elektirik verek yapılan iyonizasyon işlemi zorlama bir işlem olup doğal bir yol değildir. İkinci bir husus da, bu yöntemle elde edilen iyonize su anında içilmek zorundadır çünkü iyonizasyon işlemi doğal yollar ile olmadığı için tamamen zorlama bir yöntemle suya elektrik verilerek yapıldığı için su, çok kısa bir süre içinde iyonize özelliğini kaybeder.

Not: İyonize bir anlamda Antioksidan Su demektir. Burda önemli olan nokta suyun nasıl iyonize olduğudur. Piyasada genelde iyonize su diye sunulan bir çok ürün basınç veya suya elektrik verilerek yapılır. Buda suyun doğallığını bozar ve bir nevi suyu hormonlu su haline getirir.

 

 

feature bootstrap